Ana içeriğe atla

FATURA KUTUSU

FATURA KUTUSU


    Yepyeni ve tertemiz olduğum o yılları hatırlıyorum. Şimdi beş yüz yaşında gibiyim. İçim o kadar dolu ki hiçbir şey kar etmiyor artık.  Buraya geldiğim ilk zamanlar hiçbir beklentim yoktu. Günler geçtikçe yavaş yavaş ben de boğulmaya başladım. Henüz iki yaşına geldiğimde çoktan altıncı ev sahibim değişmişti bile… Bu durum böyle gitmeyeceği için Sadi amcayla konuştum bir gün. “Sadi amca sence ben kötü biri miyim? Ev sahiplerim neden beni bırakıp gidiyorlar?” diye serzeniş ederken Sadi amca durdu, bekledi ve ağzından yavaşça cümleler dökülmeye başladı “Yavrum sorun elbette sensin. Kendinin farkında değil misin, bu kadar fatura biriktirilir mi?” diye sorduğunda şaşırdım. Ben de biliyordum bu kadar fatura biriktirilmezdi ama ne yapayım? Ev sahiplerim tek tek gidiyorlardı. Arkasında kalanı kimse umursamıyordu ki… Yapılabilecek pek bir şey yoktu. Her şeyi içime atmaktan başka çarem de yoktu. Her gün evi gezmeye birileri geliyordu, beğeniyorlardı da ta ki beni duyana kadar… Ben herkes için kocaman bir problem hatta bir kara bulut gibiydim. Durumdan emlakçı da sıkılmış olacak ki artık evi gezdirmeye başlamadan söylüyordu herkese durumumuzu… Öğrenciler yanımıza yanaşamıyor, aileler de çok korkuyordu. Eh o kadar fatura borcunu ödemek kolay mı? Hele bir de yeni gelecek faturaları kimse bilmezken… Geçen ay yüz gelen faturalar bu ay ikiye katlıyordu sanki fatura merkezlerinde bir yarışma vardı da en çok kim pahalı olacak diye yarışıyorlardı. 

    Bir gün Sadi amca benimle konuşmak istediğini söyledi. Ben de hürmet ederim kendisine açtım kulaklarımı dinlemeye koyuldum. Sadi amca “bak yavrum, bu iş böyle olmaz. Bu apartmanın da bir huzuru var, sen faturaları en iyisi gizle, kimse bilmezse sen de aile sahibi olursun” deyince ben faturalarımı kaldırdım. Ama ne mümkün, faturalar internette bile görünür, üzerinden dava açılırmış… Faturalar benden gitti ama devlet borcunu almadan hiç o faturaları kapatır mı? Ben de pasif agresif bir direniş başlattım. Gelen elektrik faturası mı? Açmıyorum artık kapağımı. Gelen su faturası mı? Tutara bakayım görevli bey ona göre kapak açılacak… Hele gelen doğalgaz faturasıysa hiç açmam çünkü o durduğu yerde bile kesin üç yüz gelmiştir diye düşünürüm. Sadi amcaya anlattım durumu, direnişte olduğumu söyledim. Hemen yetiştirmiş apartman görevlisine, kapağımı kırdılar. İçinden tüm foyam ortaya saçıldı, geçmiş yılların ağır yükü, borçlu eski faturalar… O gün Sadi amcaya çok kızdım hatta kırıldım. Ne gerek vardı söylemesine? İnsan hiç dostunu ispiyonlar mı? Hem ne yapayım başka çare mi kaldı sanki? 

    Böylelikle ev sahibi aramaya başladım. Bu ilanı buraya girerken bile tereddütlerim var ama başka çarem kalmadı. Mümkünse çocuğu olmayan, çünkü çocuklar doğalgazsız yapamaz, hemen üşürler. Kadın da istemem onlar da bulaşık yıkamak isterler hep su masrafı… Erkek hiç istemem onlar da televizyon, bilgisayar karşısında hep elektrik masrafı… Ben mümkünse tek yaşayan ama hiçbir aktivitesi olmayan bir ev sahibi arıyorum. Eğer bu özelliklere sahip değilse zengin olmasını beklerim. Çünkü zenginler hiç düşünmez önünü sonunu, para buldun mu hep harca… Zengin olsun ev sahibim, evet, evet zengin olsun diyerek ilanı değiştirdim. Kadın, erkek, çocuk fark etmez. Faturaları dert etmeyecek zengin ev sahibi aramaktayım diye ilanı girerken Sadi amca geldi “Aman evladım olur mu böyle ilan? Ne ayıp şey, bak benim ev sahiplerime zengin değiller ama iyi insanlar… Borçlarını bırakmazlar senin de iyi birilerini araman gerekiyor bırak zenginliği, fakirliği…” diye nutuk atmaya başlayacakken onu durdurdum. “Sadi amca senin faturalardan haberin var mı? Bu insanlar fatura ödeyemediği için hapis yatmaya bile hazırlar hazır!” diye çıkmıştım. Ayıp ettim biliyorum ama ne yapayım, diğer türlü de Sadi amca beni üzüyordu. Ben artık iyilik peşinde değilim. Diğer fatura kutuları gibi temizlenmek, yüzüme bakılıp da “fatura gelmemiş hala” sözlerini duymak, sevilmek istiyorum! İçimdeki fatura birikintileri beni yoruyor anlasana Sadi amca, sen at dedin attım ama ben de fatura biter mi? Birini ödesem diğerleri dert başıma… Sevgili ilanı gören ev sahibi adayım umarım iyi ve zenginsindir. Bu faturalardan kurtulmam için Menekşe Apartmanı No.7’ye geldiğinizde beni bulabilirsiniz. Pasif agresif direnişçi fatura kutusu derseniz hemen gösterirler. Sen de düzene direniyorsan beni bul, bu faturalara yansıyan vergilere bir akşam beraber bakıp iç geçirelim. Sevgiler, seni bekleyen fatura kutun yazdıktan sonra ilanı Sadi amcaya göstermeye gittim. Çok kızdı. Böyle olmazmış, bak işte şimdi ayıp etmişim. Bunu düzeltmek gerekirmiş… diye konuşurken birden kapı açıldı. Onları görünce hissettim. Evet, evet bunlar kesinlikle benim ev sahiplerim olmalı diye düşündüm. 

    Sonra arkalarından apartman görevlisi Mahmut Bey çıkageldi. Mahmut Bey “işte burada memur bey, o ilanı giren anarşist fatura kutusu bu!” deyip parmaklarıyla beni işaret etti. İşte şimdi yandığımın resmidir diye donuk numarası yapmaya çalıştım, yemedi. Beni alelacele söktüler bulunduğum bölmeden. Sadi amcaya “hoşça kal” bile diyemeden merkeze götürdüler. Neymiş amacım? Neden vermişim o ilanı? Kimlere hizmet ediyormuşum? Gibi birçok soru sordular. Ama benim cevabım belliydi. “Yok Memur Bey’ciğim siz yanlış anlamışsınız, benim sitemim ev sahibim olmayışına” dedim ama dinletemedim. Devletin koyduğu vergiler eleştirilmezmiş, o faturalar olmasa biz nasıl büyük bir ülke olurmuşuz gibi beni cevabını bilmediğim çıkmazlara sürüklediler. “Benim derdim o değil ki Memur Bey’ciğim, devlet elbette vergisini alsın da bu kadar almasın, bakın faturaları ödeyemiyorlar, herkes perişan oldu” diye kendimi savunmaya çalıştıkça tüm bu işlerin suçlusu ben oldum. Sanki ben ayakkabı kutusuyum da tüm paralar ben de saklı. Ben alt tarafı fatura kutusuyum. Kendime ev sahibi aramaktan başka işim olmaz ki benim. Sorgum bitti. Sanki üzerinden yıllar geçmiş gibi yoruldum. 

    Memur beylerin işleri bittiğinde beni şehrin ücra köşelerindeki bir çöp yığınına attılar. Şu an çöp yığını içinde, benden daha önce gelmiş diğer arkadaşlarla birlikteyim. Burada olmaktan mutluyum. En azından haklı olduğumu biliyorum sevgili ev sahibim. Bir gün buraya gelirsen eğer yeni arkadaşım Neco’yla tanışabilirsin. Kendisi de tıpkı benim gibi fatura kutusu. O da yan sokaktaki Bergamot apartmanından buralara düşmüş. Suçumuz neydi ki? İnsanlara daha az vergi ödesin, faturalar bellerini bükmesin diye direnmek istedik. Suçumuz, insan korumaksa yaptık. Biz insanseveriz, ne yapalım bizim de en kötü huyumuz bu olsun. Hem biliyor musun, buradayken eski ve kirli hissetmiyorum. Aksine sana iyilik yapmaya çalıştığım için kendimi hiç olmadığım kadar canlı ve güzel hissediyorum. Ama Neco diyor ki “buralara düşenler çok yaşamazmış, buranın kiri insanın dışına işlermiş dıştan çürütürmüş” benim için dış güzelliğin önemli olmadığını biliyorsun. Apartman görevlisi olacak o adam gelip kapağımı söktüğünde bile hiç üzülmemiştim. Ama sen yine de biraz hızlı gelebilirsen çok sevinirim sevgili ev sahibim. 

Emine GÖRE

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Grotowski Üzerine Bir İnceleme

Jerzy Grotowski Yönteminde Disiplin, Özgürleştirme ve Özgürleşme Kavramları Üzerine Bir Değerlendirme Jerzy Grotowski, 11 Ağustos 1933'te Polonya'nın Rzeszów şehrinde doğmuştur. Grotowski’nin Varşova Üniversitesi'nde Polonya Dili ve Edebiyatı okuduğu ve burada tiyatro sanatçısı Ludwik Flaszen ile tanıştığı bilinmektedir (Bkz. Birkiye, Kültürlerarası Tiyatro ve Grotowski, ss.21-24). Flaszen, Grotowski'yi tiyatroya yönlendirmiş ve onun tiyatro kariyerinin dönüm noktası olmuştur. Grotowski, Flaszen ile birlikte 1959'da "13. Ressam" adlı oyunu yönetmiş, bu oyunun Polonya’da büyük ilgi gördüğü bilinmektedir (Birkiye, Kültürlerarası Tiyatro ve Grotowski, s.23). Grotowski'nin üç ayrı dönemi bulunmaktadır. Bu dönemler, onun farklı tiyatro anlayışlarını, çalışma yöntemlerini ve performans tarzlarını yansıtmaktadır. Bu üç dönemi kısaca açıklamak gerekirse: İlk Dönem (1959-1969): Bu dönem, Grotowski'nin tiyatroya olan yaklaşımının temelini oluşturduğu dönem...

HIRÇIN KIZ

 HIRÇIN KIZ      İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda 2018-2019 sezonunda prömiyer yaparak sahnelenmeye başlayan “Hırçın Kız” oyunu,  Shakespeare’in erken dönem komedyalarından biridir. 1590-1591 yıllarında yazılan ve ilk kez 1593 yılında sahnelenen oyunun orijinal adı “The Taming of the Shrew”. (Huysuz, belalı, şirret kadının yola getirilmesi) Oyun, varlıklı baba Baptista’nın Katharina ve Bianca adlı iki kızının evlenme süreçlerini anlatır.  Küçük kız Bianca görgülü ve kibardır, pek çok erkek onunla evlenmek ister. Ablası Katharina ise hırçın, huysuz ve isyankar olduğu için talibi yoktur. Baptista, küçük kızı Bianca’nın taliplerine önce büyük kızı Katharina’nın evlenmesi gerektiği söyler ve böylece türlü entrikaların döndüğü bir süreç başlar. Katharina’yla evlenmeye talip olan Petruchio’nun asıl derdi zengin babasının servetidir.  Bu evlilik sayesinde önü açılan Bianca’nın taliplerinin rekabetleri ve Petruchio’nun türlü hilelerle ve zorbalıkla Katharina’yı y...

III. RICHARD YAPISALCI ELEŞTİRİ DENEMESİ

 3.RICHARD METNİNİN YAPISALCI ANLAMDA İNCELENMESİ Shakespeare’in diğer bazı oyunları gibi III. Richard’ın da yazıldığı yıl kesinlikle bilinemiyor. Gerçi eser ilk kez 1597’de basılmıştı ama yazılışının, basıldığı tarihten bir kaç yıl önce olduğuna kuşku yok. Shakespeare üzerinde yetkiyle konuşabilen bilginlerin yaptıkları incelemeler sonucunda genel olarak kabul ettikleri tarih 1592-1593’tür. Konusunu İngiltere tarihinden alan oyunlardan biridir III. Richard. Üç kısımlık VI. Henry ise bundan sonradır. Ama III. Richard, King John, IV. Henry ve V. Henry ise bundan sonradır. Ama III. Richard, VI. Henry’nin bir devamı olduğundan onunla birlikte ele alınmalıdır ki doğru dürüst anlaşılabilsin. Zira bu iki oyunun konusu on beşini yüzyılda İngiltere’de York ve Lancaster soyları arasında taht için yapılan ve tarihte Güller Savaşı (Wares of the Roses) diye anılan savaşlardır. III. Richard’da geçenlerin anlam kazanabilmesi için bu olayların bilinmesi gerekir; hiç değilse ana hatları ile. York ...